Baby Reindeer: 2024’ün “en rahatsız edici” TV dizisinin arkasındaki gerçek hikâye
10 mins read

Baby Reindeer: 2024’ün “en rahatsız edici” TV dizisinin arkasındaki gerçek hikâye

Netflix yapımı ‘Baby Reindeer’ dizisinin fragmanı Nisan başında sosyal medyaya düştüğünde ortalama bir komedi-drama izlenimi vermişti.

Dizinin senaristi, yapımcısı ve aynı zamanda yıldızı olan İskoç komedyen Richard Gadd işte tam bu noktada ustalığını konuşturarak izleyiciyi ters köşeye yatırmayı başarıyordu.

YouTube’da bir kullanıcı, dizi fragmanının altına yaptığı yorumda “Hakkında hiçbir şey bilmeden dün akşam bu diziyi izlemeye başladım. Acımasız, sarsıcı ve belki de Netflix’in şu ana kadarki en iyi yapımlarından biri” ifadelerini kullanıyor.

11 Nisan’da Netflix’te yayınlanmaya başlayan dizi hızla ABD ve İngiltere’de platformun en çok izlenen dizisi oldu. (Dizi Türkiye’de de en çok izlenen diziler arasında ilk sırada yer aldı.)

İzleyiciler dizi platforma düşmeden önce hakkında pek fazla tanıtım yapılmadığından, 7 bölümlük yapımın senarist Gadd’in kendi hayatındaki gerçek olaylara dayandığını ve otobiyografik bir yapım olduğunu bilmeden izlemeye başladılar.

Peki dizide konu edilen gerçek hikaye neydi?

Komedyen Richard Gadd, 2015 yılında Londra’daki bir pub’da çalışırken içeri bir kadın girdi.

Gadd kadına sıcak çay ikram ettikten sonra ikili sohbete daldı. Kadın sonraki üç yıl boyunca durmadan Radd’in çalıştığı iş yerine gelmeye ve stand-up gösterilerinde belirmeye başladı. Bu tacizler devam etti ve Radd’in e-mail adresini alan kadın bu dönemde ona 41 binden fazla e-mail gönderdi.

Daha sonra cep telefonu numarasını bulduğunda da süresi toplamda 350 saati bulan sesli mesajlar bıraktı.

Kadın, ona çocukluk oyuncağı “yavru rengeyiğini” (baby reindeer) hatırlattığını söyleyerek Gadd’a bu lakabı taktı.

İstemediği bir sürü hediye yolladığı gibi, polise gidip Gadd’ın ailesiyle ilgili sahte suçlamalarda bulundu.

Gadd, polise şikayette bulunmak için gittiğinde ilk başta ona yardım etmeye yanaşmadılar. Guardian gazetesine verdiği röportajda Gadd, “Polis, kendi tacizimle ilgili polisi taciz ettiğim için beni azarladı” diye anlatıyor.

Dizide Gadd’ın Martha adını verdiği ve oyuncu Jessica Gunning’in canlandırdığı kadın, kötü niyetli, hem dijital araçlar hem de gerçek hayatı üzerinden Gadd’ı bunaltan bir karakter olarak resmediliyor.

‘Martha’yı canavar olarak resmetmek yanlış olurdu’

Öte yandan Martha karakteri asla “takıntılı sevgili” olarak resmedilmiyor ve daha çok açıkça ruh sağlığıyla ilgili sorunlar yaşayan biri olarak anlatılıyor.

Gadd Independent gazetesine yaptığı açıklamada, “Takip ederek tacizde bulunmak bir çeşit psikolojik rahatsızlık. Karakteri bir canavar olarak resmetseydim yanlış olurdu çünkü bu kadın hasta ve sistem ona yardım etmede başarısız oldu” ifadeleriyle bu seçimini açıklamıştı.

Aynı nedenlerle dizide Donny karakteri (Gadd’ın kendi hikayesinden kurguladığı karakter) ilk başta bu kadının ilgisine karşılık bir merak hissiyle yaklaşıyor, hatta ilgisi hoşuna bile gidiyor.

Bu da dizinin başlarında kadınla olan iletişimdeki tuhaflıklara ışık tutuyor. Mesela Martha’yı kahve içmeye çıkarıyor, evine kadar yürüyor, hatta zaman zaman kadının bir gün birlikte olacaklarına dair hayallerine müsamaha gösteriyor.

Gadd yine bir röportajında gerçek hayatta da bu gibi adımlar attığını söyleyerek, “Durumu daha da kötüleştirecek bir sürü hata yaptım” diye açıklamıştı.

Donny’nin geçmişine dönüş

Dizi televizyonların bu yılki en güçlü ve acımasız sahnelerinden birine imza atarak 4. bölümde bizi Donny’nin geçmişine götürüyor ve Martha’nın onda karmaşık duygular uyandırmasının asıl nedenini anlıyoruz.

Donny’nin geçmişinde arkadaşı olarak gördüğü bir adamın manipülasyonuna uğradığı ve daha sonra da bu adamın ona tecavüz ettiğini, Donny’nin de aynı Martha gibi savunmasız ve kırılgan olduğunu görüyoruz.

Bu, Martha’nın dizinin başlarında Donny’ye sorduğu “Birileri sana zarar verdi, değil mi?” sorusuna da yanıt oluyor.

Donny, televizyon sektöründe çalışan senarist Darrien’la tanışıyor.

Bu adam komedi dünyasında basamak atlamak isteyen Donny’ye yardım etmeyi teklif ettikten sonra ona uyuşturucu veriyor. Donny bilincini kaybetmiş bir şekilde dairesinde yatarkan Darrien ilk kez ona cinsel tacizde bulunuyor. Daha da şok edici bir başka sahnede Darrien ona tecavüz ediyor.

Adamın Donny üzerindeki gücü o kadar büyük ki, bölümün ileriki sahnelerinde dış ses olarak duyduğumuz baş karakter “Oradan çıkıp gittiğimi ve asla geri dönmediğimi söylemek isterdim ama olanlardan sonra da günlerce kaldım” diye anlatıyor.

Bölümün devamında utanç ve iğrenme duygusunun Donny’nin yaşamının tüm alanlarını etkilediğini, travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle cinsel hayatında pervasız davranışlarda bulunduğunu görüyoruz.

Bu travma da Gadd’ın gerçek hayatında yaşanmış bir hikayeden yola çıkıyor. 2016 yılında Gadd bir tiyatro oyununda bir partide tanıştığı adamın tecavüzüne uğradığını ayrıntısıyla anlatmıştı.

‘Olabilecek en büyük terapiydi’

Televizyonlarda cinsel tacizin bu kadar saf haliyle anlatıldığı örneklere rastlamak zor.

Gadd bu korkunç tecrübesini cesurca, açıklıkla ve dürüstlükle anlatıyor, böylece televizyon izleyicilerine cinsel istismarın karmaşık doğasını aktarmaya çalışıyor.

Bu yönüyle dizi, Michaela Coel’in 2020 yılında yayınlanan otobiyografik yapımı ‘I May Destroy You’yu akıllara getiriyor. Dizide Coel, bir yabancı tarafından tecavüze uğramış olmanın kendi psikolojisine olan korkunç etkisini kurgusallaştırıyordu.

İki dizi de, yazarların kendi taciz hikayelerinden yola çıkan, güçlü bir perspektife sahip. Coel bu senaryoyu yazmanın bir duygusal ferahlama getirdiğini söylerken, Gadd “ Olabilecek en büyük terapiydi bu benim için, hayatımı kurtardı diyebilirim” ifadeleriyle bu tecrübeyi açıklıyor.

Psikolog Emma Kenny, bu gibi yaratıcı ifade yöntemleriyle ilgili “Destekleyici bir çevrenin içindeyken travmatik deneyimleri paylaşmak olayı bilişsel olarak işlemeyi kolaylaştırabilir ve bireyin yaşananları anlamlandırmasına, bunları kendi otobiyografik hafızasıyla birleştirmesine yardım edebilir” diyor.

Kenny’ye göre kurbanlar bu yöntemle dış dünyadan empati ve destek görebiliyor ve utanç ve izolasyon duygusu da azalabiliyor.

Öte yandan iki dizide de karakterlerin travma yolculuğu belirsiz bir sonla noktalanıyor.

Coel’in yazdığı ‘I May Destroy You’da baş karakter Arabella hayal dünyasında tecavüzcüsüyle yüz yüze gelseydi nasıl tepki vereceğini kafasında canlandırmaya çalışıyor.

Baby Reindeer dizisinde ise Donny finalde Darrien’ı ziyaret ediyor ve büyük ihtimalle yaşadığı tecavüzle ilgili bir yüzleşme yaşamayı amaçlıyor.

Darrien da aynı Arabella gibi hayal ettiği gibi bir yüzleşme yaşayamıyor. Darrien sanki her şey yolundaymış gibi davranıyor, ‘gaslighting’ uygulayarak Donny’i manipüle etmeye ve onu gerçeklerden koparmaya çalışıyor. Böylece hızlıca Donny üzerindeki hakimiyetini yeniden kuruyor.

Tecavüzcülerin çoğunun adaletten kaçmayı başardığı dünyamızda bu “yüzleşme” sahneleri üzücü bir şekilde fazlasıyla gerçekçi.

Dizi aynı zamanda kurbanların onları istismar eden kişilerle yaşadıkları travma üzerinden bir bağlanma yaşadıklarını anlatarak istismarın sinsi ve karmaşık doğasını yansıtıyor.

İstismar geçmişinin anlatıldığı bölümleri başka duygusal yoğunluğu yüksek sahneler izliyor.

Donny’nin stand-up sahnesinde ruhsal yıkım yaşadığı anlar başkaları tarafından videoya çekilerek internette viral oluyor.

İroniye bakın ki, Donny hep arzu ettiği başarı ve şöhreti bu video ile yakalıyor.

Ailesiyle yaşadığı istismarı paylaşıyor ve babası, kendisinin de Katolik Kilisesindekiler tarafından istismar ediliğine dair imalarda bulunuyor.

Martha’nın dokuz ay hapse mahkum edildiğini öğreniyoruz.

Times gazetesine verdiği röportajda bu konuda üstü kapalı yanıtlar veren Gadd, onu takip eden tacizcisine ne olduğu ile ilgili “O mesele çözüldü. Bu konuda duygularım karışıktı ve ruh sağlığı bu derece kötü olan birini hapse attırmak istemedim” ifadelerini kullanmıştı.

Dizinin final sahnesinde Donny dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyor. Martha ile ilk karşılaşmasında olduğu gibi, bir barmenin kendisine içki ikram ettiğini izliyoruz.

Bu da bazı izleyicilerin Donny’nin de bu barmeni takıntılı bir şekilde takip etmeye başlayacağı yönünde spekülasyonlar ortaya atmasına sebep oldu.

Final sahnesinin Gadd’ın travma döngüsüne dair verdiği imalı bir mesaj olması ihtimali daha yüksek.

Çoğu zaman izlenmesi zor bir yapım olan dizi, “2024’te televizyonların en rahatsız edici yapımı” nitelemesini hak ediyor.

Gadd olabilecek en olağan dışı terapi yöntemiyle kendini anlamlandırmaya çalışırken bu yolculuğunda ona eşlik etmek ise bir ayrıcalık.

  • Squid Game’in ünlü oyuncusu cinsel saldırıdan hapis cezası aldı
  • Stalker’lar rehabilite edilebilir mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir